English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | be acquainted with v. | tanımak | ||
We are acquainted with his family. Biz onun ailesini tanırız. More Sentences |
||||
General | be acquainted with v. | ile tanışmak | ||
He is acquainted with the mayor. Belediye başkanı ile tanışıklığı var. More Sentences |
||||
General | be acquainted with v. | bilmek | ||
He is acquainted with the modern history of France. O, Fransa'nın modern tarihini bilir. More Sentences |
||||
General | be acquainted with v. | -e aşina olmak | ||
General | be acquainted with v. | aşina olmak |
English | Turkish | |
---|---|---|
General | ||
General | be acquainted with something v. | bilmek |
General | be closely acquainted with v. | yakından tanımak |
General | be closely acquainted with v. | yakından bilmek |
Idioms | ||
Idioms | be acquainted with (someone) v. | (biriyle) tanışıklığı olmak |
Idioms | be acquainted with (someone) v. | (biriyle) tanışık olmak |
Idioms | be acquainted with (someone) v. | (birine) aşinalığı olmak |
Idioms | be acquainted with (something) v. | (bir şeyi) tanımak/bilmek |
Idioms | be acquainted with (something) v. | (bir şeye) aşina olmak |